Kitaba Dair Akılda Kalanlar: Dip

Tümay Solak
2 min readJun 6, 2021

Şu sıralar hayatım oldukça karmaşık diyebilirim. İnsan, hiç bilmediği ya da daha öncesinde deneyimlediği ancak uzun bir sürenin ardından unuttuğu için herhangi bir korkuyu yeniden hissedebiliyormuş… Hal böyle olunca, bu hafta sonu okuyacağım kitabın da kısa, öz ama çözüm odaklı olması gerekiyordu… Bu nedenle de, Harvard Business Review Türkiye’nin Haziran sayısını okuduktan hemen sonra Seth Godin’in “Dip” adli kitabını okumayı tercih ettim… Beni takip edenler açısından paylaşacaklarım gelgitli bir durumun içerisinde olduğumu anlayacakladır, çünkü sorgulayacağım şey; vazgeçmenin, hiç başlamamaktan daha mı iyi yoksa daha mı kötü olduğu… Hadi başlayalım…

Öncelikle sizlerle kitapta da sözü edilen bir kavramdan bahsedeceğim. Zipf yasası, diğer bir adıyla dilde tutumluluk yasası, istatistik bilimi kullanılarak ortaya çıkartılan bir empirik yasa olarak formüle edilmiştir. 1949 yılında, dilbilimci George Zipf, belli bir dildeki sözcüklerin kullanım sıklığının değişkenlik gösterdiğini farketti. Yaptığı araştırmalar sonucunda edindiği bulgulara göre sözcüklerin büyük çoğunluğu çok nadiren kullanılırken, bazı sözcükler ise çok sık kullanılıyordu. Buradan yola çıkarak sözcükleri kullanım sıklığına göre sıraladığında çarpıcı bir ilişki ortaya çıktı. Birinci sıradaki sözcük, ikinci sıradaki sözcüğün hep iki katı kadar sıklıkta kullanılırken, üçüncü sıradaki sözcüğün de hep üç katı kadar sıklıkta kullanıldığını gözlemledi. Konuyu neye bağlayacağımı düşündüğünüzü biliyorum, şöyle ki;

Hayatımızdaki şeylerin önem sıralamasına sayısal bir değer atamadan baktığımızda sanki birbirlerinin yerini kolayca alabileceğini düşünsekte, aslında onlara sayısal bir değer atandığında görüldüğü üzere belkide en öndeki şeyin, kalanlara kıyasla asla birinciliği bırakamayacağını fark edebiliyoruz…

Buradan yola çıktığımızda, kararlarımızda ısrarcı olmak ya da vazgeçmek aslında o kadar da kolay olmadığını anlayabiliyoruz… Çünkü her şey ne yazık ki bu hayatta ölçülebilir olamayabiliyor… Ancak kendimizi yönlendirebiliriz…. Bir karar alırken ya da kararımızdan vazgeçerken, kendimize şu soruları sorabileceğimizi düşünüyorum;

  • Panikliyor muyum?
  • Kimi ya da kimleri etkilemeye çalışıyorum?
  • Ölçülebilir ilerleme kaydediyor muyum?

Yine de bu soruları sormak bence vazgeçmeyi düşünmeye başladığınızı gösteriyor. Kararınızdan vazgeçmeye odaklanmaya başlamak ve gözden geçirmeye değer olabileceğini düşünmek bence yapabileceğiniz adımlardan ilki… Her üç sorunun da tek bir yanıtı olmadığı gibi, bir seferde de cevaplanabilmesi hiç kolay değildir… Anlayacağınız bu sorular bize balığı değil, balık tutmaya başlamadan önce yapılacak hazırlıkları anlatıyor…

Özetlemek gerekirse; potansiyel vazgeçme nedenleriniz arasında; zamanınızın tükenmesi, paranızın tükenmesi, korku hissediyor olmanız hatta yeterince ciddiye bile almıyor olabilirsiniz… Ancak bunların her biri birer bahaneden öteye geçmeyecektir… Bu nedenle de hayatta her konuda olduğu gibi vazgeçerken de bir rehbere, ardından da ölçülebilir nedenlere ihtiyacımız olmalıdır…

Konu ile ilgili yorumlarınızı bekliyorum, herkese iyi hafta sonları dilerim…

--

--

Tümay Solak

Innovation Process Leader at Enerjisa | Advisory Board at Enerji Analiz | Podcast Producer at Solak Media